![]()
Serdar Yıldırım-YÖNETMEN GÖRÜŞÜ
SANAT, TOPLUM, SİNEMA ve AFİŞ OLGUSU ÜZERİNE
24/04/2017 SANAT, TOPLUM, SİNEMA ve AFİŞ OLGUSU ÜZERİNE Birey bir topluma doğar. Toplum, bireye; bir heykeltraşın bir mermer bloğun içinden zihnindeki ideal ve katı şekli bulana kadar taşı yontması gibi doğduğu andan itibaren şekil vermeye başlar ve bir ömür bunu, her bir an'ı toplumsal kalıplarla örtüştürecek biçimde sürdürür. Hem birey, taş gibi sert de değildir. Çok daha narin, bir taşa göre çok daha arzulanan pozu vermeye müsaittir. Bu süreç ailede başlar. Kendileri de aynı süreçten geçmiş aile fertleri, bireyi istenilen şekle sokmak adına ilk sanatçılardır. Sonrasında ise, okuldan, işe, sokaktaki gerçeklikten tv'de ki simülasyona kadar birey ömrü boyunca her an bu şekillendirme bombardımanına maruz kalır. Hayata karışmak için bu doğal bir süreçtir aslında. Ve aksini yapmak imkansızdır. Bu etki okadar güçlüdür ki, bireyin sevdiği müziği de bu belirler, beğendiği kadın/erkek tipini de. Sanatçı da işte o bireyin ta kendisidir. Dahası sanatçı sıradan bir bireyden çok daha ruhuyla yaşayan, duygusuyla görendir. Etkilenmesi çok daha kolay bir narinliktedir. İşte aslında toplumun en dışında duran marjinal bir sanatçı dahi, aslında o belirlenmiş sosyolojik sınırlar içinde marjinaldir. Marjinalliği dahi toplumun ona öğrettiği normallik kalıplarıyla tanımlamaktadır. İnsan varolduğu günden beri
sanat var. 40Bin yıllık mağara resimleri, amacı sanatsal üretim ya da
dini birer ayin olması farketmeksizin, sanatın neredeyse insan kadar
eski olduğunun bir kanıtı. Sanatçının üretimi,
aslında toplumun ona verdiği şeklin sonucu olduğu için, sanat eseri
aslında toplumsal bir olgu demek yanlış olmaz. Yani Sanat eseri, aslında
toplumsal birikmişliğin bireye aktarımı sonucu yaratılmaktadır.
Dolayısıyla, toplum ne ise, sanat da bunun tam karşılığıdır.
Diğer ve popüler bir deyişle sanat toplumun aynasıdır. Peki ayna, olanı
gösterirken, aynadaki görüntüyü değiştirerek, aynaya bakanın benliği
hakkındaki görüşlerine etki edilemez mi? Çirkin olana güzelleştirilmiş
bir görüntü yansıtılsa, kendini güzel zannetmez
mi? Pekala zanneder. Sanat ve toplum öylesine tümleşik ki, yukarıda
bahsettiğimiz süreç tersinede işletilebilir. Sinema sanatı, insanoğlunun
40bin yıl önce bildiğimiz ilk mağara resmiyle başlayan sanat
serüveninin, yığılarak ilerleme sonucu oluşmuş evrim halkasının en
tepesindeki sanat türüdür. Fotoğraftan müziğe, tiyatrodan,
edebiyata tüm sanatların, ışık gibi, koreografi gibi, dekor gibi, ritim
gibi tüm uzmanlıklarını kullanır. Diğer bir değişle, anlatmak
istediğini anlatabilmek adına görsel ve işitsel tüm güçleri çekinmeden
kullanır. Dahası doğaçlama da değildir, her saniyesi
planlıdır. Tüm bu niteliklere sahip olmasıyla, toplumsal ayna
benzetmesinin belki de tam karşılığı olabilme kudretine sahip tek
sanattır. Dolayısıyla aynadan yola çıkarak mümkün kılınacak toplumsal
etki gücüne sahip en önemli sanat dalıdır demek de yanlış
olmaz. Bir de afiş mevzusu var.
Yukarıda ifade ettiğimiz tüm karşılıklı etkileşimlerin birikimi sonucu
oluşan, idealar boyutunda devasa bir sanattan ve onun eserinden
bahsediyoruz; Sinema! Film afişi, işte bu dev birikimin
yine bu dev birikimi üreten görsel ustalıkla şekillendirilmiş özetidir.
1936 yapımı Chaplin'in Modern Times, filminin afişinde, Charles
Chaplin'i iki şalterin önünde, şalterleri tutmuş olarak görürüz. Filmi
sosyolojik gözle izlediğiniz zaman afişin çok şey
ifade ettiğini anlamak, ya da bu ifadeleri üretmek mümkün. Afişe
gözünüzü kısarak baktığınızda, vahşi kapitalizmin dişlilerinden değersiz
birini sembolize eden işçi Şarlonun, iki elini havaya kaldırarak teslim
olmuş figürünü görebilirsiniz. Ama aynı işçi havadaki
elleriyle aynı zamanda kapitalizmin, fordizmin, yürüyen bantın yani
sanayinin enerjisini kapatabilecek, dişlileri durdurabilecek 2 şalterin
de kontrolüne sahiptir afişte. Bu ince ayrıntıları, iyi hazırlanmış film
afişlerinde yakalamak mümkün. Deadpool'un silahını
bacaklarının arasından aşağı sarkıttığı afişte de seyirciye aktarılmak
üzere bekleyen kurgulanmış bir özet ve bir çok anlam yakalamak mümkün.
Modern sinemanın babası W.Griffith'in 1918 Hearts of the World film
afişinde, fondaki at arabasıyla sembolize edilmiş
masum köylüye vurmak üzere olan Alman askerin resmedildiği afişte de
sosyolojik anlamların nicesi mevcut. En açık anlamıyla, Hearts of the
World, yapılış amacı olarak bir İngiliz Amerikan kaynaklı I.Dünya Savaşı
propaganda filmi olduğunu afişinde de etkili
bir şekilde ifade etmişti. |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
EDEBİYAT TÜRLERİ KISA HİKAYE... - 15/03/2018 |
EDEBİYAT TÜRLERİ KISA HİKAYE |
FOTOĞRAFÇININ GÖREVİ... - 27/02/2018 |
FOTOĞRAFÇININ GÖREVİ |
KISA FİLM KÜLTÜRÜ!.. - 15/05/2017 |
KISA FİLM KÜLTÜRÜ!.. |
PLATO ÜZERİNE... - 09/05/2017 |
PLATO ÜZERİNE... |
SANAT TOPLUMA AYKIRI MI?... - 02/05/2017 |
SANAT TOPLUMA AYKIRI MI?... |